Page 26 - Yıldız'da Yaşam Sayı-9
P. 26

 24 Eskiden marka deyince tüketim, kozmetik, içecekler, giyim, arabalar konuşulurdu. Şimdi artık her şey marka! Yani bir ahşap ya da çimento üreticisi bile markalaşmadan fayda sağlayabiliyor. Dediğiniz gibi markalaşma konusunda şirketler artık daha bilinçli. Nasıl oluştu bu? İnsanlar faydayı, sonucu görünce ikna oluyorlar. Benim babam gıda toptancısıydı, 1970’lerden itibaren özellikle 1980’lerde Unilever kural- ları değiştirdi ve sonuç almaya başlayınca herkes, “Bu iş artık bundan sonra böyle olacak demek ki.” dedi. İşte Sana’lar, Omo’lar o zaman çıktı. Markada bir hikmet var, biz de markalaşalım, demeye başladılar. Markalaşarak fark yaratıldığını, katma değer yaratıldığını gördüler. Yurt dışında başarılı örnekleri de görünce markaya yatırım yapmanın önemi fark edildi. Markalaşma konusunda şirketlerin attığı adımları nasıl de- ğerlendirirsiniz? Başarılılar mı yoksa yanlış adımlar atanlar da var mı? Her türlüsü var. Türkiye’nin kendine has bir iş yapma kültürü var, şirketlerin de. Özellikle birinci kuşak patron şirketlerinde bu daha net. Sıfırdan belli bir grup haline gelmiş şirketlerin iş yapış şekilleri belli bir çizgide ilerliyor. Bu yol da çoğu zaman global marka yönetimi mo- delleriyle uyuşmayabiliyor. Yani bunu deneyip vazgeçen çok firma var. Yabancı bir şirketten pazarlama müdürü getirip iki sene sonra yolları ayıranlar da... Becerenler de var tabii. Bunun sırrı globaldeki tecrübeyi yerele uygulayabilmekte. Amerikan şirketindeki sistemi bire bir Türkiye’de uygulayacağım derseniz, tutmaz. Burası Türkiye. Patronu, ailesini, şirketin dinamiklerini, satışın, sahanın, üretimin beklentilerini, taleplerini anlayacaksınız ve tüm bunları harmanlaya- caksınız. Sabır ve irade gerekiyor. Markalaşma yolunda ilerlerken doğru adımları atan, gerçek- ten dünya markası olan şirketler var, diyebilir miyiz artık? Yani kitabınıza adını veren soruyu yanıtlayabilir misiniz? Var mı şu anda Türkiye’de dünya markası? Markalarımızın hacimleri, ciroları çok arttı. Hakikaten iyi örnekler var. Bugüne göre ciroları katlandı ama ilk beş yüze hâlâ giremedik. Orada umduğum kadar hızlı gitmedi süreç; kitabı yazarken daha umutluy- dum. Devletin oluşturduğu Turquality çok iyi bir destek programı. İş dünyasından biraz daha hırslı olmasını bekleyebiliriz bu konuda. Şimdi devir değişiyor. Artık birçok şey dijital ve dijitalde oluşan markalar var, onlar hakkında ne düşünüyorsunuz? Zaman çok hızlı değişiyor gerçekten; yakalamakta biz bile ba- zen zorlanıyoruz. Sosyal medya reklamlarında bile sürekli kural değişiyor. Bunların hepsini yakalamak lazım. Hazır giyim Türkiye’nin önemli bir sektörü ama bu saatten sonra Mango ve Zara’ya kafa tutamazsınız. Ama bu konuda dijitali fırsat olarak görüyorum. Tabii buna iş dünyası ne kadar öyle bakıyor, bilemiyorum. Dünyada dengeler değişiyor, sistem sorgulanıyor, Çin’in büyümesi ve Çin’de ortaya çıkan bu virüs... Krizi fırsata çevirmek, bir Çin deyimidir. Çin’de tekstil bundan dolayı duracaksa bizim bu konuya odaklan- mamız lazım. Doğru öngörürsek krizi fırsata çevirebiliriz. Sosyal medyayı nasıl değerlendiriyorsunuz bu konuda? Sosyal medya çok değişken bir alan. Tabii ki ihmal edilemez ama duruma, ihtiyaca ve hedef gruba göre çok iyi kararlar verilmesi gerekiyor. Ezbere gitmemek lazım. Televizyon reklamı tamam, kime ulaştığı belli ama sosyal medyada dengeler hızlı değişebilir. Facebook’un düşüşü ve gerilemesi, yerine Instagram’ın çıkışı söz konusu ama 


































































































   24   25   26   27   28