Page 34 - Yıldız'da Yaşam Sayı-7
P. 34

  32
ayların yeniden büyüme trendine geçildiği dönem olmasını temenni ediyoruz.
Dünya çelik piyasalarında ise 2018 küresel düzeyde korumacılık eğiliminin damga vurduğu bir yıl oldu. Sektörün ve piyasanın seyrini belirleyen pek çok dinamik arasına korumacılık da güçlü bir şekilde katıldı ve 2018’de sektördeki göstergeleri ciddi biçimde etkiledi. ABD’yle başlayan korumacılık eğilimi temel pazarlarımız- da hızla yayıldı. Türkiye’nin aksine dünya çelik sanayisinde büyüme devam etti. Ancak dünya- daki dinamiklere ilave olarak Türkiye piyasasında yaşanan keskin daralma, ülkemiz çelik sanayisi- nin dünyadan negatif bir şekilde ayrışmasını be- raberinde getiren unsur oldu. Küresel düzeyde artan korumacılık, dünyada çelik ticaretinin daha çok yerelleşmesi ve bölgeselleşmesi sonucunu ortaya çıkarıyor. Bu anlamda her yıl yaklaşık 200 ülkeye çelik ihraç eden ve 2018’de dünyanın en büyük ikinci uzun çelik ve onuncu yassı çelik ih- racatçısı olan ülkemiz, ihracatçı yapısı nedeniyle artan korumacı yaklaşımlardan olumsuz yönde en fazla etkilenen ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldı.
Dünyada önümüzdeki dönemde ekonomik bü- yüme tahminleri aşağı yönlü revize ediliyor. Bu durum küresel çelik tüketiminde de büyümenin yavaşlayacağına işaret ediyor. Son 20 yıla yakın dönemde dünya çelik sanayisindeki büyümenin temel itici gücü Çin oldu. Dünyanın en büyük çelik üreticisi ve tüketicisi olan Çin’de, tüketimin ve üretimin yavaşlayacağına dair beklentiler de bir taraftan sektörel büyümenin zayıflayabilece- ğine işaret ederken diğer taraftan Çin’in dünya çelik piyasalarındaki varlığını azaltma anlamında pozitif etki yaratabileceği sonucunu da ortaya çıkarıyor. Tüm bunlar Çin’in tüketimindeki ya- vaşlama beklentilerine paralel olarak, üretimini ayarlamasına bağlı görünüyor. Global çelik üre- timi ve tüketiminin yarısını gerçekleştiren Çin, hacmi ve potansiyeli itibarıyla her zaman dünya piyasalarını etkileyecek güce sahip.
2019’un Ocak-Şubat döneminde ham
çelik üretiminde en yüksek düşüş yaşanan ülkelerin başında Türkiye geliyordu. Bu dü- şüşte ABD’nin yaptırım olarak uyguladığı gümrük vergisinin etkileri hakkında neler söylersiniz?
Çelik sanayisinde korumacılık savaşlarını başlatan ABD, bu alanda en katı önlemi alan ülke oldu. ABD tüm ülkelerden yapılan çelik ithalatına karşı yüzde 25 ilave gümrük vergisi alırken Türkiye için ayrımcı bir şekilde yüzde 50 oranında vergi uygulaması, bu pazarın tama- men kaybedilmesine neden oldu. ABD’nin aldığı ithalatı yasaklayıcı nitelikteki korunma önlemi diğer ülkeleri, ABD’ye giremeyen çeliğin kendi pazarlarına yönelmesini engellemek için benzer önlemler almaya yöneltti ve global düzeyde korumacı uygulamaları tetikledi. AB ve Kanada hemen karşı önlemler aldı. Türkiye de ithalata karşı AB’ye benzer bir kota uygulamasına gitti.
ABD ve AB, 2018’de Türkiye’nin toplam çelik ih- racatında yüzde 50’lik paya sahipti. AB’nin belirli miktarlarda ithalata izin veren kota uygulaması da dikkate alındığında toplam ihracatımızın yüzde 30’undan fazlasını korumacı tedbirler nedeniyle kaybedeceğimizi öngörüyoruz. Korunma önlemi alan Mısır, Kanada gibi diğer ülkeler de dikkate alındığında Türkiye’nin ihraç pazarının önemli bir kısmında sorunlarla karşıla- şacağını söylemek yanlış olmayacaktır. Korumacı tedbirlerin etkisinin 2019’da da net bir şekilde hissedileceğini düşünüyoruz ve beklentiler şu an için bu önlemlerin yürürlükten kaldırılacağına dair bir işaret olmadığını gösteriyor.
ABD’nin uyguladığı ithalatı yasaklayıcı nitelik- teki gümrük vergileri neticesinde 2016’da aylık ortalama 190.000 ton, 2017’de 145.000 ton seviyesinde olan ABD’ye yönelik çelik ihracatımız 2018’de aylık 90.000 ton seviyesine ve 2019’un ilk iki ayında ise aylık ortalama 9.000 ton seviye- sine geriledi. ABD’ye yıllık iki milyon tona varan ihracatımız, 2019’da tümüyle durmuş durumda.
ABD pazarının kapanması, iç piyasada da keskin bir talep daralmasıyla karşı karşıya kalan çelik üreticilerimizi alternatif pazar arayışına yöneltti. Tüm bunların üzerine en büyük pazarımız konumunda bulunan AB’nin de ülkemize, potansiyelinin çok altında kotalar tahsis etmesi çelik sanayimizi ihraç pazarlarında zor durumda bıraktı. Veriler, sektörün bu bölgelerdeki kayıpla- rını Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgelerine daha fazla odaklanarak dengelemeye çalıştığını gös- terse de dünyanın diğer bölgelerinde bu kayıpların tam anlamıyla telafi edilmesi pek mümkün değil. Sektörün yeniden büyüme trendine girebilmesi için iç talebin canlandırılması büyük önem taşıyor. Bu noktada da çelik tüketicisi sektörleri canlandıra- cak tedbirlerin alınmasına, ekonomide istikrarı ve güveni tesis edecek adımların atılmasına, yatırım ortamının iyileştirilmesine ve sektörün üzerindeki rekabet gücünü azaltıcı yüklerin kaldırılmasına ihtiyaç duyuluyor.
Yassı çelik sektörü özelinde bu korumacı önlemlerden nasıl etkilendik peki?
2018’de ABD pazarındaki kayıplar, AB pazarına yönelerek dengelendi. AB’nin geçici korunma önlemleri global kotalar şeklindeydi ve Türki- ye’nin ihracatını bireysel olarak sınırlandırmıyor- du. Bu sayede AB’ye yassı çelik ihracatımız yüzde 69 oranında artışla 2,6 milyon tondan 4,3 milyon tona çıktı. AB’ye yassı çelik ihracatımızdaki söz konusu keskin artış yalnızca ABD’ye ihracatı- mızın daralmasından değil, iç pazarda yaşanan keskin tüketim düşüşünden de kaynaklandı. 2018 yılında yassı çelik tüketimimiz yüzde
14 civarında düşüş gösterirken güçlü ihracat performansı sayesinde üretim yüzde 7 civarında artırılabildi. İhraç pazarlardaki korumacı tedbir- lere ve iç pazardaki keskin daralmaya rağmen, üretimin artırılabilmiş olması oldukça yüksek bir başarıyı ifade ediyor.
2019’da ise tüketimdeki daralmanın devam ettiğini gözlemliyoruz. 2019’un ilk iki ayında





















































































   32   33   34   35   36